27 Kasım 2010 Cumartesi

Buuuuu maaaaaa altııııı.....



Yaklaşık bir ay önceydi. Eve geldik, Alpay dış kapıyı açarken birden....kızımın bişeyler söylediğini duydum. O yarım yamalak konuşmasıyla, bu maaa altııı diyordu. İnanmıyorum yaaa, kapı numaramızı okuyor.

O anki yaşadığım duyguyu anlatamam. Alpaya baktım, o direk "ne var Manolya 21 aylık çocuk gayet doğal" dedi. Aman kızına nazar değerde neme lazım:))) Çok inanır Alpay nazara ve biz kendi kendimizeyken bile Nehir Naz'ı konuşsam, yaşıtı bir çocukla kıyas yapsam kızar bana.Yok herkezin bünyesi farklıymış, bilmiyormuymuşum genetik diye bişey varmış falan filan.

Şöyle bir düşündüm. Nehir Naz bugün tam 22 ayını doldurdu. Ve yaklaşık 4/5 aydır birden ona kadar hem türkçe hem ingilizce sayıyor, rakamları tanıyor, ana ve ara renkleri biliyor. Geçenlerde annemlere okey oynatmamış. Taşı alıyormuş yerden bizimkiler alma diyince olmassss o yeşil dukuz diyormuş, hepsinin elindeki taşları sırayla okumuş.

Şimdi ben abartmış mı oluyorum?

Anne okumalı, araştırmalı bence. Kızımın gelişim cd leri var. Daha ona hamileyken bir internet sitesinde görmüştüm, biraz araştırıp şipariş vermiştim. Aylara göre hazırlanmış, değişik konularda. Ben bu cd lerin kızıma çok faydası olduğunu düşünüyorum. Nehir Naz altı aylıkken başladı bunları izlemeye ve hala devam ediyor.

Bu arada benim katkılarımıda göz ardı etmeyelim lütfen. Hani taaa anne karnındayken anlıyor çocuk deniliyor ya ben bunun doğruluğuna inanıyorum ve kızım daha karnımdayken onunla konuşmaya başladım ben. Ne yapsak, nereye gitsek hep anlattım, devamlı konuştum kızımla. Hatta artık çevremdekiler dalga geçiyordu benimle. El kadar çocuk amma abarttın diye. Canım kızım şimdi görüyorum ki abartmamışım.

Seni çok seviyorum meleğim...

26 Kasım 2010 Cuma

ohhhhhh beeee:)))

Dün gece eve gittiğimde kızım uyumuştu. Başında bekledim uyansın diye. Aradan biraz zaman geçti Nehir Naz hayıyyyy hayıyyyy diye bağırarak ağlamaya başladı. Allahım bittiğim an..... Malum dün yaşananlar. Hemen aldım kucağıma, öptüm, sevdim, meme emerek uyudu kızım yanımda. Sabaha kadar beraber yattık, normalde olmaz ama neyse:)))

Sabah uyandık yine erkenden. Kahvaltımızı yaptık. Tabii bu arada hayır yok ona, hala dün yaşananların vizdan azabı var içimde. Banyoya girdik, tam bir saat oynadık küvetin içinde. Sonra çıktık hikayeler eşliğinde üstünü giydirdim, şimdi uyuma vakti deyip sallamaya başladım. Bir iki itirazdan sonra uyudu hemen yavrum.

Kısacası günün tadını çıkardı Nehir Naz hanım....

Çok şükür Allah'ım. Kızım bana tavır almamıştı ve sanırım unuttu dün yaşananları. Onu uyuturken derin bir offffff çektim. Bir daha böyle birşey yapmayacağıma dair kendime söz vererek.

25 Kasım 2010 Perşembe

Yapmamalıydımmm:(((

Bugün mesaim 16.00'da başlıyordu. Kalktık kızımla beraber kahvaltımızı yaptık, oynaştık, resimler yaptık, pijamasını çıkarıp bacaklarına kuş çizdik...Güzelce oynadık yani anlayacağınız. Saat 13.30'da anneannemize gittik. Malum bırakıp işe geleceğim. Uyku saati geldi bu arada. Biraz uyutmaya çalıştım "annee kalkamıyomm" diyince tamam kızım uykun yoksa kalk dedim ve kaldırdım.

Tabiii anneanne varken olur mu? Çocuk robotya illa saati geldimi uyuyacak. Ben uyuturum onu deyip odaya götürdü. Bir müddet sonra ağlama sesi duyuldu ve peşinden annem Manolya gel biraz emzir dedi. Tam dalmak üzereyken annem demiş ve ağlamaya başlamış. Aslında bu bi kaçış Nehir Naz için. Emmiyor çocuk yine kalkmaya çalışıyor. Bu arada benim sinirler çıktı tepeme. Bir taraftan kızım uyumak istemiyor, diğer tarafdan annem sıkıştırıyor.

Tekrar kaldırdım biraz oynatıp, sakinleştirmek için ama yok yine ağlıyor, yine ağlıyor. Bu arada annem söyleniyor tabii.

-Annesi evdeye bu çocuk hiç böyle ağlıyor mu normalde, tabii uyku saati geçti huysuzlandı.

Artık tamamen attı tepem ve aldım götürdüm Nehir Naz'ı hemen uyuyacaksın diyerek odaya. Uyurmu çocuk, o ağlıyor ben sallıyorum.

Ve dayanamayıp vurdum eline, poposuna. Nasıl ağlıyor çocuğum. Anne beni dövdü diyerek. Ağladı, ağladı, ağladı....... Sonra annem yine dayanamadı gelip aldı ama kızım hala anne diye ağlıyor. Aldım kucağıma bende ağladım ağlayacam. Annemede sinirlendiğimi belli etmiyorum bu arada.

Neyse biraz oynadık, şımardık, gönlünü almaya çalıştım ama ne çare bir kere vurmuştum.

Geldim iş yerine artık boşaldı sinirlerim ağlayarak msn açtım, inşallah Şebnem açıktır diye dua ederek. Açıktı, anlattım ona olanları teselli etti beni, rahatlattı. Tek derdim bugün olanları kızımın hatırlamamasıydı, unutur dedi. Teşekkürler Şebnem sen olmasaydın bu gün çok ağır geçecekti.

Canım yavrum inan seni çok seviyorum, sen benim canımsın. Canın çok yanmadı değil mi? Hala düşündükçe göz yaşlarımı tutamıyorum. Böyle birşey bir daha tekrarlanmayacak inan bana.

Not : Şebnem kim mi? İnanın bende bilmiyorum, tek bildiğim dünyalar tatlısı bir kadın olduğu. Onu bir başka gün anlatacağım uzun uzun.

24 Kasım 2010 Çarşamba

miğğyossssssssss (Nehir'ce Migros)

Akşam biraz gezdirelim kızımızı dedik. Malum çalışan anne-baba çocuk sıkılıyor evde. Nehir Naz hadi kızım gezmeye gidiyoruz nereye gidelim diye sorar sormaz;

Miğğyossssss demezmi bizim kız. Tokat gibi alternatifsiz bir şehirde başka nereye gidilir ki...Çocuğun zaten iki yer ilgisini çekiyor ya migros ya da park. Biliyor ki; havalar soğuda parka gidilmiyor artık, eee napsın kızım diğer seçeneğe yöneldi hemen. Aslında haksızda değil bakarmısınız;

Neredeyse migrosda büyümüş...




Alem benim kızım yaaa...Benim yorum yapmama gerek yok ki. Arabanın arkasında konuşuyor kendi kendine:

"Park olmass şoğuk, nu (dondurma) yemek yok şoğuk, miğğyoss oleyyyy"

22 Kasım 2010 Pazartesi

popcorn

Kış gecelerinin vazgeçilmezi patlamış mısır...

Yavaş yavaş havaların soğuduğu şu günlerde geçen gece nerden aklıma geldiyse hadi kızım mısır patlatalım mı ?dedim. Nehir Naz bilmediği birşeyi öğrenme hevesiyle evettt dedi.

Başladık beraberce mısırı patlatmaya. İlk tane patladı bizimki korktu, irkildi önce söyle bir geri çekildi. Sonra baktı ki zararsızlar kendi halinde patlıyorlar, başladı zevkini çıkarmaya.

Sıra yemeye geldi.
Ben bilmiş anne edasıyla:
-Bak kızım teker teker alıp yiyeceksin ellerin kirlenmesin, yere dökülmesin olur mu...

Aldık bir kocaman kase mısırı beraberce yemeye başladık.

Önce talimatlara uydu Nehir Naz, birer birer ve yere dökmeden...
Sonra avuç avuç babasına taşımaya başladı mısırları...
Ve finalll.......


Olsun onun gülüşü herşeye değer canım kızım benim...

21 Kasım 2010 Pazar

Yasak kaldırıldı ama.....

Malum bayramdı. Bayram dolayısı ile Nehir Naz'ın kalem yasağı sona erdi. Kavuştu kızım kamına...Ama buna acilen bir çözüm bulmamız lazım diye düşünürken....Alpay elinde bir yazı tahtasıyla geldi alış veriş merkezinde yanımıza.

Sabırsız tabii... Daha eve gitmeden açıldı yazı tahtası.


Evde başladı yazıp, çizmeye.


Son çare bu, bakalım ne kadar işe yarayacak, bekleyip göreceğiz. Çok ısrarcı kalem konusunda. Evimizde çizilmedik nokta kalmadı artık. Koltuklar, sandalyeler ve duvarlarrrrr...

Ne yapsak olmadı, vazgeçiremiyorum. Birde dış baskılarda var tabiii. Çocuğu kalemden soğutacakmışım!..Offf Alpay offf. Kurşun kalemi de kabul etmiyor illa tükenmez kalem olacakmış, yazmıyormuş diğerleri.

Artık tek umudum bu yazı tahtası. Evimizdeki bu görüntülere son vermesi dileği ile;



19 Kasım 2010 Cuma

dondurmaya merhaba dediğimiz günler...



Nehir Naz parkda sallanırken mızmızlanmaya başladı. Bişey istiyor onu anladık da, ne olduğunu çözmemiz biraz zaman aldı. Çocuğun elindeki dondurmayı işaret ediyor. Allah'ım benim kızım büyümüş de dondurma istiyormuş,
eeeee çocuk bu yiyecek tabii ki... Kaçış yok.

Neyse...
Aldım salıncaktan tamam gidip alalım kızım dedim. Tabi ben anneyim giderkende boş durmam.

"Bak kızım o dondurma. Dondurma, havalar sıcakken yenir, kışın dondurma yemek yok hasta olursun ve.... dondurma yerken arada su içmen lazım. Tamam mı bir tanem?"

Nehir Naz'dan cevap geldi:

-hıııııııııııııııı

Bu arada dondurmacıyla aramda geçen diyalog:

-Hoşgeldin abla
-Hoşbulduk... bize biraz dondurma
-Ne kadarlık olsun?
-Çok az bişey kızım için
-Bir milyonluk veriyi mi?
-Tamam

O an öğrendim ki bir milyonluk dondurma kızım için biraz fazla:))) Miktarı biraz azaltıp verdim Nehir'in eline.
Yerim ben seni minik yavrum yemesini bilmiyor... Dudağına değdiriyor bırakıyor, ama öğrenmesi uzun sürmedi.


Ve bizim dondurma maceralarımız bir yaz sürdü. Artık salıncaktan indirebilmek için dondurmayı kullanıyoruz:)))

-Kızım hadi dondurma almaya gidelim.
-eveeeet nuuuuuu.... ve iniyor salıncaktan. (bu arada nuuu dondurma demek Nehir'ce)

Not : Şimdi biz tekrar havaların ısınmasını bekliyoruz, dondurmalı günler için. Ama olmaz ki canım... Kasım ayının ortasında yanıltıyor bu güneş bizi, yaz geldi sanıyor miniğim:)))

16 Kasım 2010 Salı

İyi Bayramlar.....


Bugün bayram...Hepimize iyi bayramlar. Her ne kadar eskisi gibi olmasada yinede güzel oluyor bayramlar. Gerçi bu bayram biraz telaşla geçiyor, herkez kurban derdinde ama olsun. Allah hepimizin kurbanını kabul etsin.

Nehir Naz biliyor bayramın ne demek olduğunu. Geçen bayram sadece eli öpüyordu ama bu bayram alına koymayıda öğrendi benim minik kuşum. El öpüyor amaaa bir şartla...Önce harçlığı görecek:)))

Bayramlaşma merasimi sırasında tabi ki kızımda yanımızdaydı. Herkez birbirini öptü, harçlıklar dağıtıldı. En son halamın oğlu kaldı, kızım dayının da elini öpsene dedim...

Yanına gitti, şöyle bir baktı...Baktı ki Coşkun'da hareket yok el öpmeden geri döndü. O arada Coşkun Nehir Naz elimi öp harçlık vereceğim diyince koştu benim kızım öptü elini kaptı parayı...Tabii biz bütün aile yerlerde...

Sakın o kadarcık çocuk harçlığı nerden biliyor demeyin.

Bir haftadır uyurken hikayemiz çıt pa ve bayram. Siz bilmiyormusunuz yoksa çıt pa kim? Onlar beş kardeşler en büyükleride baş parmak:)))

14 Kasım 2010 Pazar

Çalışan anne sedromu:((((

"Çalışmak...Avantaj mı yoksa dezavantaj mı çözemedim. Çalışmayan anneler 24 saat çocukları ile vakit geçirirken benim ve kızımın günahı ne? "

Bu soruyu çok soruyordum kendime, kızım 5,5 aylıkken devletin verdiği doğum izni, yıllık izin ve mazeret iznini kullanıp tekrar işe başladığım zaman. Tam ben bunlarla boğuşurken bir dergideki başlık aynen şöyleydi:

Çalışan anne sendromu...

Yazıda çalışan her annenin bunu yaşadığını, ama önemli olanın çocukla fazla zaman geçirmek değil, kaliteli zaman geçirmek olduğunu okuyunca içime su serpildi. Aslında doğruluk payı çok fazla. Çünkü devamlı çocukla beraber olunca ister istemez bazı olumsuzluklar oluyor, çocuk ihmal edilebiliyor.Ama bizde hiç öyle değil. Kızımla beraberken elimden geldiği kadar zamanımı onunla, onun isteklerine cevap vererek geçirmeye çalışıyorum.

Bu sabah kalktık erkenden. Nehir Naz'a kahvaltısını yaptırdım, altını değiştirdim. O arada elimi yıkamak için lavaboya girdim. Demek ki beni aradı evde bulamayınca babasına gitmiş.

-Baba kalk...
-Ne oldu kızım?
-Anne gitmişşşşşş

Şok oldum yaaa bu lafı duyunca. Hemen koştum yanına, "kızım burdayım bir yere gitmedim, ellerimi yıkıyordum" dedim. Beni görünce nasıl sevindi anlatamam. Başladı gülmeye, sevinç çığlıkları atmaya.

Haklı çocuk....

Dedim ya 5,5 aylıkken işe başladım Allah'dan bir yaşına kadar süt iznim vardı. Öğlen ve akşam eve erken gidiyordum. O dönemlerde akşam 16.00 dan sonra eve dönme vaktim yaklaştığında huzursuzlanıyormuş.Bir yıldan sonra oda bitti ve sabah 08.00-18.00 arası mesaideyim. Kızım bunada alıştı, bu seferde akşam saat altı oldumu kapıya gitmeye başlamış. Şimdi bu ay birde nöbet çıktı... Ya 08.00-16.00 arası ya da 16.00-24.00 arası evde yokum.

Tabi çocuk beni evde göremeyince yine gittim sandı belli değil ki annesi ne zaman evde, ne zaman işte...

NOT: Şimdi yine gece nöbetindeyim. Saat 2.30 da uyuttum, o uyanmadan işe geldim. Uyanacak yine ben yokum. Gece gidincede uyumuş olacak muhtemelen. Offffffffff offffffffff inşallah uyumazda oynaşırız biraz.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Ah o kuş..

Dün gece feryat figan bir ağlamayla sıçradım yatakdan. Koştum Nehir Naz'ın yanına, kalkmış oturuyor yatağın içinde. Belli ki kabus görmüş. Daha önce okumuştum kabus görmeye başlayacağını ve bu gibi durumlarda müdahale etmememiz gerektiğini. Biraz sakinleşti, aldım kucağıma.

-Ne oldu yavrum rüyamı gördün?
-Hııı... evettt
-Ne gördün rüyanda kızım?
-kuuuuu (kuş görmüş)
-Kuş ne yaptıda seni ağlattı yavrum?
-Manga al pıyyy pıyyyy (kuş balonunu alıp uçup gitmiş)
-Ayy yerin ben seni. Ben o kuşu bulup alırım balonunu hadi şimdi uyuyalım.


Canım yavrum benim nasılda ağlıyor, eeee kuşun dengesizliği Nehir Naz'ın balonunu alıp kaçmak ne demek, seni kendini bilmez...





Hani her çocuğun vardır ya böyle tutkuları. Kiminin bebeği yada bir oyuncağı yada ne biliyim çikalata gibi. İşte benim kızımın da tutkusu balon. Evimizde, annenemizde, teyzede ve her çantamda yani anlayacağınız her köşede mutlaka bir balonumuz saklıdır bizim. Çünkü Nehir Naz'ın manga krizi ne zaman tutacak belli olmaz:)))

12 Kasım 2010 Cuma

Çiftliğimiz mi olsa acaba?


Hergün etle ilgili onlarca olumsuz haber izliyoruz televizyonda. Kaçak etler Türkiye ye girdi....Kokmuş etleri bilindik bir fast-food firması aldı falan filan. Şimdi ben bunları duya duya nasıl et yediriyim kızıma...
Ama ne mümkün... Nehir Naz ve et . Kızım karnın acıktı mı? diye sorduğumda direk etttttttt diyor benim kızım. Yemeğin içinden tek tek etleri seçip yiyor yaaa..


Ne yapalım  evde bir et canavarı varken bu görüntülerin tarih olmaması için artık hayvan beslemeye başlayacağız, başka çare yok... Bir çiftlik mi kursak acaba?

11 Kasım 2010 Perşembe

Atsan atılmaz, satsan satılmaz...

Ne güzel söylemiş büyüklerimiz. Tam cukkk oturdu bu söz bizim Mehtap'a. Başa gelen çekilecek napalım...

Dün izin günümdü. Bu ay nöbetli çalışıyorum ben. Annemler ve kardeşim bizdeydi.

Mehtap;

-Abla hava çok güzel Nehir Naz'ı biraz dışarı çıkarıyım mı? (Bir ısrar anlatamam... anlamalıydım)

Ben ne biliyim böyle bir cinlik düşüneceğini. Cesaret edemez sanıyordum. Ama yanılmışım. Kalktı giydirdi, arabasını çıkardı, hazırlandılar, çıktılar. Havada gerçekten yazı kıskandıracak cinsden hadi biraz hava alsın kızım dedim.

Aman Allah'ım. Eve bir geldiler.........

Kızımın kulaklarında bişeyler parlıyorrrr. Mehtap git kızımın kulaklarını deldir. Yaaa şok oldum tepki bile veremedim. Sadece çok ağladımı diyebildim.

Nehir Naz doğduğu günden beri bu kulak deldirme bizim gündemimizde. Ben inatla hayır dedikçe annem ve kardeşim ısrar ediyorlardı. Hatta bu konuda yalan bile söyledim onlara "bakın doktoru kesinlikle 5 yaşına kadar deldirmeyin dedi sakın yapmayın öyle birşey" diye.

Bunlar daha önceleri aralarında konuşuyorlar...

Annem diyor ki:

-Birde bu adet çıktı sizin kulaklarınızı 40 günlükken ben delmiştim, hemde nerde o zaman böyle eczane falan....5 yaşına kadar bekler mi kız çocuğu küpesiz?

Mehtap:

-Boşver anne yaaa bana geldiğin bir gün götürüp deldiririm ben.

Bu konuşmalar benden bir ışık görmek için tabiii. Tepkimden çekindikleri için çok istemelerine rağmen direk cesaret de edemiyorlar.

Ama ne demişler... Korkunun ecele faydası yokkkkkkk. Ancak 21 ay dinlediler beni. Demek ki onlara da tak etti artık.

Çok güzel olmuş ama. Gerçekten dedikleri gibi kıza dönmüş benim meleğim. Tüpeeee,tüpeeee diye dolaşıyor, onunda hoşuna gitti.



10 Kasım 2010 Çarşamba

Anneeeee möööööö

Yaaaa... İşte böyle büyüt besle kalksın o anneye mööööö desin.

Bizim kızın böyle hazır cevaplılığı çoktur. Babasıyla oynuyorlar. Başladı babası sormaya:

-Kızım inek ne veriyor?
-şütttt
-Anne ne veriyor?
-meeeme
-Memeden ne geliyor?
-şütttt
-O zaman anne ne?
-mööööööööö
-Sen nesin?
-danaaaaaa

Akıllı kızım benim, ben onu emerken danam diye seviyorum ya hemen yapıştırdı:

Anne mööö, ben danaaaa.

Başladık tabi hep beraber gülmeye. Aslında hoşuma da gitmedi değil, daha 21 aylık çocuk bu ilişkileri kurabiliyor. Geleceğin dahisi mi yetişiyor ne? Maşallah aynı annesii:))))

9 Kasım 2010 Salı

Annem arıyor yine fırça yiycem:(((

Bilmem mi...

Annemin araması pek hayra alamet değildir. Hafta sonu Nehir Naz bizdeydi ya yine huyu değişmiş! Neymiş efendim biz ilgilenmiyormuşuz, çocuk yemek yemeyi unutuyormuş, üstüne düşmüyormuşuz, o çocuğun dikkatini başka yerlere çekip yediriyormuş ama biz bunu beceremiyormuşuz.

Anneanne işte saydı saydı kapattı. Aslında haksızda sayılmaz. Annem nasıl yapıyor anlamıyorum ama ne hazırlarsa hazırlasın Nehir Naz onun elinden olunca hiç hayıyyyyy demeden yiyor yemeğini. Anneanne ve yemek bir bütün kızımın gözünde.

Bakarmısınız;


6 Kasım 2010 Cumartesi

Nereden..... Nereyee.....( Ve daha nerelere kim bilir? )




Bu sayfanın varolma sebebi kızıma Nehir Naz'ıma;

İlerde güzel bir anı olacağını düşündüm ve yazmaya karar verdim birtanem. Sen, ben, ailemiz kısacası bize dair herşeyi paylaşmak için...
Daha dün gibi kulaklarında muayeneye gittiğimizde doktorumuzun;
"Manolya Hanım pazartesi günü gelin alalım bebeği" demesi....
Nasıl heyecanlanmış, panik olmuştum. Allah'ım beklediğimiz gün nihayet gelmişti.

Şimdi  o günlere gidiyorum da....
Acısıyla tatlısıyla çok gurur verici. Bir canı, senin bir parçanı dünyaya getirmek.

Annem ;

"Anne olmadan anlayamazsın beni" derdi. Şimdi onu çok iyi anlıyorum...

Nehir Naz doğduğunda çok küçüktü 2,5 kilo.... O malum hastane çıkışı denilen takımlar varya onun içinde kayboluyordu benim birtanem.Ben şanslı annelerdenim. Kızım anne sütü aldı da günden güne toparlandı.Ve bugün tam 1 yıl, 9 ay, 1 hafta, 2 günlük ve hala emiyorrr.

Şöyle bir düşünüyorum da;

İlk altı ay uyumamasını göz ardı edersek ne hamilelikde ne de sonrasında kızım beni hiç üzmedi. Öyle çok huysuz, sorunlu bir bebek değildi. Canım yavrum benim...İyi ki varsın, iyi ki Allah'ım seni bana verdi. Her kadının tatması gereken duygu anneliği, ben seninle yaşıyorum. Hep birlikte olmak dileği ile....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...